Dünya genelinde 3.2 milyar hektar olan meralar tarım arazilerinin %67’sini oluşturur. Bu alanın %4’ü yem bitkileri ekimi yapılan yapay meralardır.1882-1952 yılları arasındaki 70 yıllık süreçte dünyada 1.5 milyar hektar olan mera ve otlak alan 2.2 milyar hektara çıkmıştır. Bu durum doğal mera alanı dışında kalan diğer ekosistemlerin ki çoğunlukla orman örtüsüdür otlak olarak kullanıma açıldığını göstermektedir. Ormanlar dışında kullanıma açılan bu alanların büyük bölümü de genellikle verimsiz veya suyun az olduğu dolayısıyla tarıma uygun olmayan (marjinal) alanlardır.1
1949 yılında 77,89 milyon hektar olan ülkemiz arazi varlığının %50’sini 38,61 milyon hektarla oluşturan çayır ve mera alanları, 1980 yılında 21,17 milyon hektara, günümüzde ise 14,61 milyon hektara kadar gerilemiştir. Çayır ve mera alanlarının aksine bu süreçte arazi varlığının %20’sini oluşturan tarım alanları 15,27 milyon hektardan 1980 yılında 28,18 milyon hektara ulaşmış günümüzde ise çayır-mera alanlarında yaşanan amaç dışı kullanımlara benzer kullanımlar nedeniyle 23,94 milyon hektara gerilemiştir. 1949 yılından günümüze ormanlık alanlar (10,35 milyon hektar) artarak günümüzde 23,24 milyon hektara ulaşmıştır.2_3_4 Bu durum ülkemizde çayır-mera alanlarının vasıflarında yapılan değişikliklerle her geçen yıl tarım, orman, yerleşim, sanayileşme vb. amaçlarla arazi gereksinimleri için kullanılarak yok edildiğini veya amacı dışında kullanıldığını göstermektedir.
Otlama büyük-küçük tüm çiftlik hayvanlarında (sığır, koyun vb.) eş zamanlı gerçekleştiği için otlatmanın toprak üzerindeki toplam etkisi, merada otlayan büyük memelilerin (sığırların) yoğunluğuna bağlıdır. Bu noktada büyük memeli hayvan varlığının yüksek ya da düşük oranlı olarak nitelendirilmesi, mera alanının büyüklüğüne, mera ekosisteminin üretkenliğine (su ve bitkisel besleyici varlığı), otlatma sıklığı ve ritmine (yıl boyunca, mevsimsel ya da dönüşümlü otlatma) ve mera alanının toprak türüne bağlıdır. Örneğin oldukça üretken bir taşkın dere yatağında hektar başına düşen beş koyun düşük yoğunluk olarak kabul edilirken bu koyun sayısı görece daha düşük üretkenliğe sahip kutup meralarında oldukça yüksek bir yoğunluk olarak kabul edilir.5
Meralar ile merada otlayan hayvanlar arasında birbirini besleyen ilişkiler mevcuttur. Kuruyan otlar, toprağa ışığın geçmesini engeller, oksijensiz bir katman yaratabilir. Bu nedenle otlatma yapılmayan meralar zamanla verimsiz hale gelebilir. Bunun yanında hayvanların hem tohumlarını dağıtarak hem de ısırdığı yerden yeni sürgünler oluşturulmasını sağlayarak bitkilerin çoğalmasında da rol oynarlar. Bıraktığı dışkılar, idrar ile bitkilerin ihtiyaç duyduğu bazı besin elementlerin toprağa bırakırken, merada bitki kompozisyonunu da düzenleyen rolleri bulunur. Bu nedenle meralar ve orada otlayan hayvanlar birbirine bağlıdır. Bununla beraber iklime, meradaki bitki bileşenine göre değişen her meranın bir taşıma kapasitesi vardır. Bunun yanında meralarda bitkilerin gelişmesine fırsat verecek bir otlatma düzeni olmalıdır. Zamansız yapılan otlatmalar toprağın sıkışmasına, yeni çimlenen bitkilerin ezilmesine ve zamanla mera örtüsünün zayıflamasına neden olur.
Aşırı otlatmada, bitkiler zaman tanımaksızın, uzun zaman dilimleri boyunca yoğun otlamaya maruz kaldıklarında kendilerini toparlama ve yenileme olanağı bulamazlar. Sonuçta yeterli bitki örtüsü oluşamaz. Teorik olarak meranın taşıma kapasitesi aşılırsa aşırı otlatma gerçekleşir.6
Teori, belirli bir bölgede en fazla bitki örtüsünün (potansiyel vejetasyonun en yüksek yoğunluğa ulaşması) oluştuğunu varsayar. Bu potansiyel vejetasyon maksimumunu etkileyen faktörler yağış, buharlaşma, toprak niteliği ve eğimdir. Taşıma kapasitesi bir bölgenin belirli bir süre için evcil hayvanları yeterli besinle otlatabilme kapasitesidir. Taşıma kapasitesi aşıldığında aşırı otlama gerçekleşmiş olur. Potansiyel taşıma kapasitesi bir alanın doğal varlıklar tükenmeden uzun süre hayvanları otlatabilme kapasitesidir. Aşırı otlatma nedeniyle potansiyel taşıma kapasitesinin aşılmasıyla bitki örtüsünün zayıflaması veya yok olması ile erozyon oluşur. Sonuç olarak verimli toprak tamamen taşınarak çölleşmeye kadar uzanan bozulmalar ortaya çıkar.7