Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde İklim değişikliği, “karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklik” olarak tanımlanmıştır. İklim değişikliğinin zararlı etkileri ise “iklim değişikliği sonucunda fiziksel çevrede veya biyotada ortaya çıkan ve doğal haldeki veya yönetim altındaki ekosistemlerin bileşimi, kendilerini onarma yeteneği ve verimliliği veya sosyo-ekonomik sistemlerin çalışması veya insan sağlığı ve refahı üzerinde önemli zararlı etkileri olan ve acil önlem alınması gereken değişiklikler” olarak nitelendirilmektedir. Son yıllarda küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği, durumun ciddiyetini ve aciliyetini vurgulamak, yaklaşan tehlikenin farkındalığını artırmak, acil önlem alınmasını sağlamak amacıyla iklim krizi olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde iklim değişikliğinin sonuçları diğer olumsuz etkilerinin yanı sıra yoğun kuraklıklar, su kıtlığı, şiddetli yangınlar, yükselen deniz seviyeleri, su baskınları, kutup buzlarının erimesi, yıkıcı fırtınalar ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi ciddi olaylarla kendini göstermektedir. 1_2
İklim değişikliği nedeni ne olursa olsun iklim koşullarında büyük ölçekli (küresel) ve yerel önemli etkileri bulunan, uzun süreli ve genellikle yavaş gelişen değişikliklerdir.3 İklim değişikliği doğal süreçlerle olabileceği gibi atmosfer bileşimindeki ya da arazi kullanımındaki değişikliklere neden olan insan etkinliklerine bağlı olarak da oluşur.4 Son yüzyılda yaşanan iklim olayları büyük oranda insan kaynaklı kullanımlara bağlanmaktadır.
İklim değişikliğinin en görünür etkisi karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitröz Oksit (N2O), hidroflorür karbonlar (HFCs), perfloro karbonlar (PFCs), sülfür hekzaflorid (SF6) gibi atmosferde ısı tutma özelliğine sahip bileşiklerin artışı sonucu küresel ortalama sıcaklıklarda yaşanan artış eğilimidir. 1906-2012 döneminde küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında gözlenen artış 0.89°C’dir.5 19. yüzyılın sonlarında başlayan, 1980’li yıllarla birlikte daha da belirginleşen ısınma ile küresel ortalama sıcaklıkları, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha da artarak rekor kırdı. Dünya Meteoroloji Örgütü, 1980'lerden beri her on yılın bir öncekinden daha sıcak olduğunu ve "bunun devam etmesinin beklendiğini" ifade ederek 2021 itibarı ile 2015'ten bu yana en sıcak sekiz yılın yaşandığını bunlar içinde ilk dört yılın 2016, 2019, 2020 ve 2021 olduğunu belirtti.6
Gelecek iklim projeksiyonları eğer önlem alınmazsa ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için, yaklaşık 3°C’lik bir artış olacağını öngörmektedir.7
İklim değişikliği tüm yaşamı etkilediği gibi toprak üzerinde de önemli bir baskıya neden olur. Şiddetinde ve sıklığında artış yaşanan kuraklıklar, sıcak hava dalgaları, uzun yaz mevsimlerine bağlı olarak artan buharlaşma toprağın nemini kaybetmesine, çoraklaşmasına ve veriminin düşmesine neden olur.8
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, ile Afrika’da aşırı hava olaylarının sıklığında artış şimdiden gözlemlenebilir bir durumdur. Tarımsal üretimle yiyecek talebi arasındaki fark şimdiden bir milyar insanı etkilemekte ve bu sayının iklim değişikliğinin etkilerinin güçlü bir şekilde hissedildiği alanlarda daha da artacağı öngörülmektedir.9
İklim değişikliğinin toprak nemi üzerindeki etkisi sadece iklim değişikliğinin şiddetine göre değil, aynı zamanda toprağın karakterine göre de değişmektedir. Toprağın su tutma kapasitesi ne kadar düşük olursa iklim değişikliğinden etkisi de o kadar şiddetli yaşanır. Türkiye’nin güneydoğusunda yapılan ve iklim değişikliğinin toprak nemi üzerindeki etkilerini değerlendiren bir çalışmaya göre özellikle yaz aylarında toprak neminde önemli düşüşler tespit edilmektedir.10 Kurak ve yarı kurak bölgelerde artan sıcaklıkların toprak organik maddesinin parçalanarak havaya salınmasını hızlandırması toprak biyolojik çeşitliliğini etkilemesi, artan ve sıklaşacak kuraklıkların toprağı koruyan bitkilerin yoğunluğun azaltması nedeniyle çölleşme tehdidinin artması diğer bir tehdit olarak görülmektedir.
Dünya nüfusunun %42’sini barındıran ve karaların %41’ini kaplayan kurak alanlar, çölleşme ve kuraklık bakımından en kırılgan bölgelerdir. Bununla birlikte artan küresel ısınma etkisi ile çöl alanlarının %17 oranında artacağı öngörülmektedir / belirtilmektedir.11
Kuzey yarımküre toprağının %24'ünü donmuş toprak alanları (permafrost) oluşturur. Donmuş topraklarda geniş alanlara yayılmış değişimler genellikle yüzyıllar sürmesine rağmen, Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 21. yüzyılın ortalarında Kuzey Yarımküredeki donmuş toprak alanının %20-35 oranında azalacağını tahmin edilmektedir. Yine donmuş topraklarda çözülme derinliğinin 2080 yılına kadar %30-50 oranında artabileceği ileri sürülmektedir. İklim değişikliği özellikle bu donmuş topraklar üzerinde muazzam bir baskı yaratmaktadır. Donmuş toprak alanları bakterilerin neredeyse milyon yıl boyunca canlı kalarak korundukları alanlardır. Isınan ve çözülen toprakta mikroplar hızla aktive olunca toprakta depolanan ve iklim değişikliğinin baş aktörlerinden biri olan karbonun karbondioksite dönüşerek atmosfere karışmasına yol açmaktadır.12_13
Küresel ısınmadan doğrudan etkilenen alanlardan biri de kutuplar ve karasal buzul alanlardır. Küresel ısınmayla birlikte eriyen buzullar denizlerin su seviyesinde artışa neden olmaktadır Deniz seviyesindeki yükselmeler ile düşük rakımlı adaların sular altında kalacağı, kıyı alanlarından karaların içlerine doğru ilerleyen deniz suyunun toprağı çoraklaştıracağı öngörülmektedir. HARİTA SEÇENEKLERİ: Karbon, İklim ve Yükselen Denizler Küresel Mirasımız, İklim Merkezi Araştırma Raporunda sunulan küresel ölçekte sıcaklık artışı ve buna bağlı olarak suların yükselmesi sonucu etkilenecek ülkeler şehirler ve nüfusun (2010 yılı temel alınarak) araştırıldığı harita bazlı modelleme çalışmasına göre küresel ısınmanın 1,5oC olması durumunda deniz seviyesinin 2,9 m (1,2–4,2 m) yükseleceğini ve 137 milyon insanın (51-291 milyon kişi) etkileneceğini, küresel ısınmanın 3oC olması durumunda ise deniz seviyesinin ortalama 6,4 m (4,7–8,2 m) yükseleceğini ve ortalama olarak 432 milyon insanın (255-597 milyon kişi) etkileneceğini bildirmişlerdir.14
Toprak oluşumu hem atmosferin hem de yer kürenin çevresel koşullarına güçlü bir şekilde bağlıdır. Toprak sıcaklığı fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçte önemli bir faktördür. Toprak sıcaklığı ayrıca bitki büyümesi için önemli bir parametredir. Örneğin aşırı yüksek sıcaklıklar, köklere zarar verip doku bozulmasına neden olurken aşırı düşük sıcaklıklar besleyici alımını engeller. Dünyanın farklı noktalarında farklı etkileri gözlemlenecek olan iklim değişikliğinin her iki soruna da yol açacağı tahmin edilmektedir.
Sıcaklıkların 3oC derece artacağını varsayan araştırmalar, iklim projeksiyonları metoduyla günümüz ile 2050 yılları kıyaslandığında, iklim değişikliğinin Türkiye’nin tarımsal ürün verimi üzerinde olumsuz etkisinin olacağını ve tarımsal üretimin (%10-%20 oranlarında) düşüş yaşayacağını göstermektedir. Yapılan bir araştırmada yüksek sıcaklıkların fotosentezi azaltabileceği hatta durdurabileceği, polinasyonun (tozlaşma) engellenebileceği, bitkilerin aşırı su kayıplarına neden olabileceği açıklanarak bitkinin yaşam döngüsündeki en hassas dönemin polinasyon (tozlaşma) dönemi olduğunu, özellikle dünyadaki 3 temel gıda maddesinin (pirinç, buğday ve mısır) bu süreçte çok hassas olduğunu belirten araştırmacılar mısırın üreyebilmesi için püsküllerindeki polenlerin her mısır koçanının ucunda ve dane yuvalarına bağlı ince püskül liflerine düşmesi gerektiğini; yuvalarda danenin gelişebilmesi için ise polenlerin püskül liflerinden tohum yuvasına doğru ilerlemesi gerektiğini bildirmişlerdir. Sıcaklık normalin üzerinde olduğunda püskül lifleri çabucak kurur, kahverengiye döner ve döllenme sürecinde görevini yapamaz (polenler 3 gün; stigmalar ise 4 gün canlı kalabilmektedir).15 Bu durum tarımsal üretimde yetiştiricilikle ilgili tüm işlemler eksiksiz yerine getirilse bile tozlaşmayla tohum veren ürünlerde ciddi verim kayıplarının yaşanabileceğini göstermektedir.
Türkiye'de iklim değişikliğinin tarıma etkileri konusunda yapılan sınırlı sayıdaki araştırmaların sonuçlarına göre, ülke genelinde ürünlerin verimlerinde azalış olacağı, üretim haritasında bölgeler itibari ile değişiklikler olacağı, ürün fiyatlarındaki artış karşısında toplam refahın %0.7 oranında azalacağı öngörülmektedir.16