Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verileri dünya kara alanının %26'sının ve tarım alanlarının ise %70'inin 800 milyondan fazla insanın geçimine katkıda bulunan meralarla kaplı olduğunu belirtmektedir.1
Ormanlar, yeterli yağışın ve toprak derinliğinin ve ağaçların gelişmesi için gerekli sıcaklıkların olduğu yerlerdeki bitki örtüsüdür. Toprağın sığ, çok kurak ya da çok soğuk bölgelerde hâkim bitki örtüsü çayır ve meralar yani doğal otlaklar bulunur. Çayır ve meralar ağaçların yerine otsu bitkiler bulunmaktadır. Çayır ve meralar bitki çeşitliliğinin çok yüksek olduğu, bir kaç metre kare alanda onlarca türün bir arada olduğu doğal ekosistemlerdir. Ormanın yaşam bulamadığı yerlerde toprağın koruyucu örtüsüdür. Tıpkı ormanlarda olduğu gibi bitkilerin gövde, yaprak ve sürgünleriyle toprağı yağmur damlalarından korur, kökleri ile sararak su erozyonunu da önler. Tıpkı ormanlar gibi toprak organik maddesini zenginleştirir, suyun toprağa sızmasını artırır.
Meralar, dünyadaki en yüksek tür zenginliğine sahip ekosistemler arasındadır ve çok çeşitli ekosistem hizmetleri sunarlar.2 Biyokütlelerinin %90'nı yer altında olduğundan karbon birikim oranının yüksek, ayrışmasının yavaş olduğu meralar küresel karbon döngüsünde başlıca yutaklar arasındadır.3 Meralar sağlıklı ve ekonomik hayvancılık için ana yem kaynaklarıdır. Suyun toprağa sızmasını ve böylece hidrolojik döngünün korunmasını kolaylaştırırlar. Birçok bölgenin peyzaj güzelliğine katkıda bulunurlar.4
Günümüzde meralar; küresel düzeyde arazi kullanım değişikliği, aşırı otlatmaya bağlı erozyon, değişen tüketim tercihleri ile artan üretim baskısı ve iklim değişikliğinin olumsuz etkisinde kalmışlardır. Örneğin Doğu Afrika ve Güney Afrika, Orta ve Kuzey Amerika meralarının büyük bölümü tarlalara dönüştürülerek kaybedilirken, Orta Asya meralarının büyük bölümü aşırı otlatma ile bitki örtüsünü kaybetmiş ve şiddetli erozyonun etkisi altında kalmıştır.5
Türkiye de mera alanlarını hızla kaybeden ülkelerden biridir. Türkiye’nin çayır ve mera varlığı 1923-1940 yılları arasında 44.2 milyon hektar iken 1960’ta 28.7 milyon hektara, 1990 yılında ise 14.2 milyon hektara kadar geriledi.6 2014 yılında toplam mera alanının 14.6 milyon hektar olduğu tahmin edilmektedir. Son dönemdeki artışın, mera alanlarının tespiti ve kayıt altına alınması ile olduğu tahmin edilmektedir. Kaldı ki mera tespit çalışmaları tamamlandığında toplam mera alanının 14.6 milyon hektar değil, 10.3 milyon hektar olduğu görülmüştür.7 Mera alanı kadar diğer önemli bir olguda meradaki bitki çeşitliliği ve yoğunluğudur. Eğer merada bitki çeşitliliği düşük ve yoğunluğu az ise mera büyüklüğünün çok önemi bulunmamaktadır. Türkiye’de ne yazık ki çoğu merada düşük bitki çeşitliliği ve yoğunluğu olduğundan acil iyileştirme ve geliştirme faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir.
Türkiye meralarının üzerindeki en önemli baskılardan biri de aşırı ve zamansız otlatmadır. Mera bitkilerinin gelişmesine ve tohum tutmasına dikkat edilmeden meralarda otlatma yapılması zamanla bitkilerin azalmasına ve mera vasfının bozulmasına neden olur. Örneğin; ilkbaharın başında henüz bitkiler yeni büyüme ye başlarken meraya çıkan hayvanlar sadece otlama değil, bitkileri ezerek tahribine ve henüz toprak olduğundan toprağın sertleşmesine neden olur. Ülkemizde meraların %70’i yeterli ot örtüsünden uzak bozuk mera vasfındadır. Meralarda ot verimini düşüren bu durum kaba yem açığını da artıran bir unsurdur. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2021 yılında 27 milyon ton kaba yem açığı vardır. Meraların bu açığın azaltılmasında önemli potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye meraları, hala mera ıslah çalışmaları ile toprağı yeterli bitki örtüsüne, hayvanları yeme kavuşturmayı beklemektedir.